Kılıçdaroğlu’ndan çok sert İstanbul Sözleşmesi tepkisi: 42 milyon kadına ihanet edildi

Cumartesi günü Resmi Gazete kararı ile Türkiye, ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi. Kadın haklarına dair bir takım maddelerin bulunması sebebiyle eleştirilen bu karar, partisinin grup toplantısında konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘nun da gündeminde yer aldı.

“KİMSİN SEN?”

“Kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye dair Avrupa Konseyi sözleşmesini bir kişi kalktı dedi ki; ‘ben feshediyorum.’ Resmi Gazete’de gördüm. Kimsin sen?” sözleriyle duruma isyan eden Kılıçdaroğlu açıklamalarına şu ifadelerle devam etti: “Kinle, öfkeyle devleti yönetiyorsan onu biliyoruz. Siyaseti cep doldurma aracı olarak gördüğünü de biliyoruz. Yandaşlarına milyar dolarları kazandırdığını da biliyoruz. İşi olanı işinden ettiğini de biliyoruz. 42 milyon kadına ihanet edeni de artık şimdi biliyoruz ve öğreniyoruz.”

Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları:

“Türkiye’de yaşayan herkes Türkiye’nin bir buhran içinde olduğunu görüyor ve bunu yaşıyor. 83 milyona açık ve net çağrımdır; hiçbirimizin umutsuzluğa kapılma hakkı yoktur. Beraber, birlikte 83 milyon olarak Türkiye’yi aydınlığa çıkarmak namus borcudur.

“83 MİLYON BU DEVLETİN SAHİBİDİR”

18 Mart’ta Tekirdağ’a gittim. Oradan Çanakkale’ye geçtik, ensafımızla, şehit yakınlarıyla, gazilerimizle buluştuk. Her karış toprağında şehitlerimizin olduğu bir bölgede ‘Çanakkale Geçilmez’ destanı yazıldı. Milletin iradesi ‘Çanakkale Geçilmez’ demekti. Bir kişinin iradesi o düşmanların Çanakkale’yi geçmesine yol açtı. Milletin iradesi geçilmez kıldı, padişahın iradesi geçebilirsiniz dedi. Türkiye Cumhuriyeti devletini bir kişiye emanet edemeyiz. 83 milyon Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibidir.

“HANGİ KABUSA UYANACAĞIMIZI BİLMİYORUZ”

Öyle bir noktaya geldik ki akşam yatarken yarın sabaha ne olacağını bilmiyoruz. Sabah kalktığımızda hangi kabusa uyanacağımızı da bilmiyoruz. Çünkü devlet yönetilmiyor. Devlet kinle, intikam duygusuyla, cehalet içinde yönetilmez. Birilerinin egemen güçlerinin talimatıyla Türkiye Cumhuriyeti devleti yönetilemez. Geldiğimiz nokta budur. Süleyman Demirel, Cumhurbaşkanlık yapmış, başbakanlık yapmış, barajlar kralı olarak milletin gönlünde yer almış bir kişiyi Konya Selçuk Üniversitesi’nden onun adını taşıdığı Kültür Merkezi’nden adını siliyorsunuz. Hangi geleneğimize, hangi töreye sığar? Bu kadar kin, bu kadar öfke nasıl oluyor?

“SEÇİMLE GELEN SEÇİMLE GİDER”

Bir bakıyorsunuz, bir milletvekili attığı bir tweet dolayısıyla dokunulmazlığı kaldırılıyor. Yıldırım hızıyla milletvekilliği düşürülüyor. Hangi adalet bu? Saraydakiler Müslümanlığı kimseye bırakmıyorlar. Onların dışında bu memlekette hiç Müslüman yok. Bu haksızlığı nasıl sineye çekiyorsunuz siz? Hemen yıldırım hızı ve talimatla bir partinin kapatılması için derhal Cumhuriyet Başsavcılığı’na bunu kapatın diyorlar. Seçimle gelen seçimle gider.

“KALKIYOR, BİR SABAH 42 MİLYON KADININ HAKKINI ELİNDEN ALIYOR”

1923 yılında Cumhuriyetimizi kurduk. Cumhuriyet aslında halkçılık demektir. “Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir” felsefesinin özü Cumhuriyettir. Bir kişinin değil, padişahın değil, milletindir. O zaman bir kişi egemenlik hakkını tek başına kullanamaz. Yasama ve yargının üzerindeki vesayet dolayısıyla bir kişi egemenlik hakkını kullanıyor ve kalkıyor bir sabah 42 milyon kadının hakkını ellerinden alıyor. Bu Cumhuriyet kurulurken, bu ülkenin kadınlara büyük önem verilmiştir.”

Giriş Yap

Gerçekçi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!