Kılıçdaroğlu’ndan Erdoğan’a kısa çalışma ödeneği teşekkürü: Doğrunun her zaman yanındayız

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Kılıçdaroğlu tam kapanma kararının doğru olduğunu belirterek, işsiz kalacaklar içinde sosyal yardım paketi açıklanmasını istedi.

Dış politika, Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervi, Biden’ın 1915 olaylarına karşı tutumu karşısında hükümeti eleştiren Kılıçdaroğlu, kısa çalışma ödeneğinin uzatılmasına ilişkin de Cumhurbaşkanı Erdoğan’a teşekkür etti.

Kılıçdaroğlu’nun açıklamasından öne çıkan satır başları:

20-26 Nisan tarihlerinde 847 bin 164 haneye belediye başkanlarımız ayni yardım yaptılar. 221 bin 508 haneye nakdi yardım yaptılar. Mansur Yavaş, tam kapanmayla beraber özel bir çalışma yaptı ve 18 bin 500 esnafımıza 400 TL nakdi yardım desteği, 13 bin aileye başkent kartları dağıtarak 400 lira destek verdi, 113 bin aileye verilecek destek 45 milyon 200 bin lira.

“BİR DİLİM EKMEĞE SAVAŞ AÇTILAR”

Bizim Cumhuriyet tarihimizde hiç görülmemiş bir sey oldu. Ekmek pahalı olamıyor. İBB’nin ucuz ekmeği var. Ekmek büfesi koyuyor Ümraniye’ye. ‘Vay efendim burada ucuz ekmek satamazsın’ niçin? Sen veremiyorsun, bırak bari o versin. Bir dilim ekmeğe savaş açtılar. Tam bir ibret tablosu.

“SOSYAL YARDIM AÇIKLANMASINI BEKLİYORUZ”

Üç hafta tam kapanmaya gidiyorlar. Doğru mudur, doğrudur. Ama kapanma yapmak yeterli mi? Hayır. Dükkanı kapattın. Gündelikçiler var. Nasıl geçinecek bunlar? Şimdi bekliyoruz. Bir sosyal yardımı açıklamasını bekliyoruz. İnsanların hayatı her seyin üstündedir. Ama o insanların beslenmeye ihtiyacı var. Sosyal programı bekliyoruz. Bu süre içinde tüm icra takiplerinin durması lazım.

KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİ İÇİN TEŞEKKÜR ETTİ

Erdoğan nihayet dediğimi yaptı, turizmcileri çağırdı. Kısa çalışma ödeneğinin süresini de uzattı. Doğruya teşekkür etmek de benim görevimdir. Doğrunun her zaman yanında ve arkasındayız. Yanlış olduğu zaman da eleştiririz.

BIDEN’IN SOYKIRIM İFADESİ

Biden’ın ‘soykırım’ı sözcüğünü kullanmasının doğru olmadığını, bu işin tarihçilerin görevi olması gerektiğini anlattım. Parti Sözcümüz aynı şekilde bizim söylediklerimize vurgu yaptı. Biden açıklama yaptı ve soykırım sözcüğünü iki kez kullandı. Bu Türkiye açısından çok büyük bir talihsizlik. Bugüne kadar pek çok iktidar geldi gitti, ama hiçbir ABD Başkanı 1915 olaylarını bir soykırım olarak tanımlamadı.

1915 olayları bizimle Ermeniler arasında ciddi travmalara yol açtığı gerçektir. Siyasetçilere düşen görev, geçmişin acılarını bugünün siyaset malzemesi yapmamalarıdır. Geleceği barış ve kardeşlik üzerine inşa etmektir. 1915 olayları acıdır, incelenmelidir bunu tarihçiler yapmalıdır. Kini ve öfkeyi siyasetin malzemesi yaparsanız, bunu gelecek kuşaklara taşırsınız.

1915 olaylarını tartışmayacağım. Ama eğer 19 Mayıs 1985 tarihinde New York Times ve Washington Post gazeteleri görülseydi belki bu açıklama hiç yapılmayacaktı. O tarihte çok sayıda tarihçiler 1915 olaylarının bir soykırım olarak görülmeyeceğini ilan ediyorlardı. Ama o zaman bir devlet vardı, bir başbakan vardı, dışişleri bürokrasisi vardı. Burada acı olaylar var, tarihçiler incelesin ama bugünün siyasetine malzeme etmek doğru değildir. Beceriksiz bir yönetimin Türkiye’yi getirdiği noktadır bu.

Erdoğan 3 gün sustu. Erdoğan konuştu ama kedi gibi bir miyavlama sesi geldi. Kendi ülkesinin çıkarlarını savunmaktan aciz olan bir kişiyle karşı karşıyayız, Türkiye yönetilmiyor, Türkiye savruluyor. Neden şimdi ‘soykırım’ olarak tanımlandı? Biden’a kızmaya gerek yok, o kendi iç politikasının gereğini yapıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin dış politikası nedir? Dış politikada iktidar muhalefet ayrımı yoktu, Türkiye’nin çıkarları birlikte savunulur.

DIŞ POLİTİKA ELEŞTİRİSİ

Ortadoğu politikasında ülkelerin iç işlerine karıştık. Böylece Ortadoğu’daki devletlerin iç işlerine karışmama ilkesini terk ettik. İran-Irak savaşı 8 yıl sürdü; Türkiye tarafsızlığını sağladı. Siz günlük söylemler geliştirirseniz, oy kaygısıyla hareket ederseniz Türkiye’yi bu noktaya getirmiş olursunuz. Dış politika sıradan bir politika değildir.

Dış politika ile iç politika çok farklıdır. Kavga edebiliriz, farklı görüşlerimiz olabilir ama üç gün sonra barışırız. Dış politikada yaptığınız bir hata toplumların belleğinde yerleşir ve kalır. En tipik örneği Cezayir’dir, BM’de biz ret oyu verdik. Aradan yıllar geçti, Özal Cezayir’e gittiğinde halktan özür diledi. Bunlar dünyadan bihaberler.

Erdoğan’ın şahsım hükümeti, ‘Ben Türkiye Cumhuriyeti Devletini aile şirketi gibi yöneteceğim’ diyor. 83 milyonu yok sayıyor, partileri yok sayıyor. Bu bizi nereye taşıdı? İhvan endeksli dış politikayı Türkiye’ye getirdi. Mazlumlara, İslam dünyasına örnek olan, Milli Kurtuluş Savaşı veren biziz, dış politikanı İhvan endeksli yapıyorsun. Dışişleri Bakanlığı’nın bürokratlarını aşağıladılar. Dışişleri Bakanlığı bürokrasisini tamamen devre dışı bıraktılar.

Türkiye dış politakada eksen kayması yaşadı. Bu eksen kayması Türkiye’nin başını belaya soktu.

Türkiye çağdaş dünyanın bir parçasıydı. Avrupa Birliği’ne üye olacaktık, mazlum milletlere örnek olacaktık. Şimdi totaliter bir ülke olarak tanımlanıyor Türkiye. Öyle bir noktaya geldik ki, yabancı bir devletin başkanı Türkiye Cumhuriyeti’nin başındaki adama ‘Aptal olma’ diyor, tık yok. Buna en büyük desteği veren de sözde milliyetçi geçinen Bahçeli. Bir de kalktı, Trump bir daha seçilsin diye seçim kampanyasına destek verdi

128 MİLYAR DOLAR NEREDE?

Biz bir pankart astık. 128 milyar dolar nerede” diye. 128 milyar dolar sorusunun anlamı nedir biliyor musunuz? Türkiye Cumhuriyeti devletinin Merkez Bankası’nda kendisine ait 1 doları bile yok demektir. Kime verdiniz? Herkes bağırıp çağırıyor, herkes Türkiye aleyhine konuşuyor ve Erdoğan sesini kesmiş oturuyor. Biz ‘128 milyar dolar nerede’ derken Türkiye’nin itibarını savunuyoruz. 128 milyar dolar kime peşkeş çekildi? Kime sattın? Malı kim götürdü? Niye cevap yok, sizin babanızın parası mı? O para 83 milyonun parası. Yok ettiniz o paraları. O nedenle Yunanistan Dışişleri Bakanı, Türkiye’de Türkiye Cumhuriyeti’ni eleştirme gücünü buluyor.

Merkez Bankası’nın şu anki döviz rezervi eksi 60 milyar dolar. Başkalarından borç aldığı, swapla aldığı 60 milyar dolar var ama 1 doları kendisinin değil. 128 milyar dolar el değiştirdi ama kime gitti bu para? Ama sandıkta hesabını soracağız. Bunlar ne biçim milliyetçi? Kendi ülkesinde, kendi vatandaşından dolarla borçlanıyor. Kendi ülkesinde neden Türkiye, kendi vatandaşından dolarla borçlanır? Türk Lirası yok mu? Ekonomide öyle bir noktaya geldik ki, dünyanın en yüksek faiziyle borçlanan ülkeyiz. Tam bir sömürü çarkı. 83 milyonu Londra’daki bir avuç tefeciye mahkum ettiler.”

Giriş Yap

Gerçekçi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!