Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde belediye meclisinde oy çokluğuyla alınan ancak hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle dün meclise iade edilen Suriyelilerin plaja alınmaması kararı, kamuoyunda tepkiyle karşılandı.
Akdeniz Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Genel Sosyoloji ve Metodoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Suat Kolukırık, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kararı talihsizlik ve tehlikeli olarak değerlendirdi.
Bir sosyolog olarak böyle bir kararı doğru bulmadığını ifade eden Kolukırık, Suriyelilerin bir savaş sonucunda Türkiye’de bulunduklarını anlamak gerektiğini vurguladı.
En fazla sığınmacıya ev sahipliği yapan ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Kolukırık, 4 milyon Suriyelinin Türkiye’ye geldiğini ifade ederek, “Burada yapılan evlilikler var, bu ülkeye ekonomik, bölge ülkeleri ile yapılan ticari alışverişler noktasında, istihdam alanında yaptıkları katkılar var. Bunları yok sayamayız.” diye konuştu.
Suriyelileri plajlara, denize girmelerini engelleme yönündeki hareketin insanları etiketleme çabası olduğunu belirten Kolukırık, bir toplum içinde böyle bir hareketin son derece tehlikeli olduğunu savunarak, “Alınmış bu karar tüm Suriyelilerin suçlu ya da tehlikeli olarak algılanmasına yol açmaktadır. Bilinçli olarak yapılmış, Türkiye’de iç huzuru, bir arada yaşamayı, Türkiye’nin kardeşliğini, barış ortamını dinamitleyen bir hareket olarak değerlendiriyorum.” değerlendirmesinde bulundu.
Bu tür girişimlerle Suriyeliler konusunun sürekli gündemde tutulduğunu belirten Kolukırık, özellikle 23 Haziran İstanbul seçimleri öncesi bu tür eylemlerin yapılmasının manidar olduğunu ifade etti.
Kolukırık, şöyle devam etti:
“Malum önümüzde 23 Haziran seçimi var, çok önemli bir süreç. Seçim öncesinde alınan bu kararları, İstanbul seçimlerine yönelik olarak da değerlendirmek mümkün. Belediyelerin görevleri kimlerin plajlara girip girmeyeceğini denetlemek değil, sınırları içerisinde bulunan insanların huzuru, refahı, zenginliği ve mutluluğu için çalışmaktır. Maksatlı olarak bazı gruplar özellikle sosyal medya üzerinden bugüne kadar bir Suriye karşıtlığı üretiyor ve gerçek olmayan bilgileri paylaşıyorlardı. Mesela Suriyelilere para ödendiği, maaş verildiği şeklinde gerçekçi olmayan bilgiler söz konusuydu. Bunun bir adım daha önüne geçildiğini görüyoruz, birtakım yasaklar ile Suriye konusu bilinçli olarak 23 Haziran seçimlerinden önce ısıtılıyor ve kamuoyunun önüne sunuluyor. Kutuplaşmayı artıran, siyasal süreçte bir algıya hizmet eden tehlikeli hareketlerden uzak durmak gerekiyor.”
Türkiye’nin Avrasya’nın çok önemli bir ülkesi konumuna geldiğini anlatan Kolukırık, Suriyelilerin de burada geçici koruma statüsünde bulunduklarının unutulmaması gerektiğini belirtti.
“MÜLTECİ DEMEK SUÇLU, İŞE YARAMAZ İNSAN DEMEK DEĞİLDİR”
Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği Genel Koordinatörü İbrahim Vurgun Kavlak da son dönemde toplumsal alanda mültecilerin görünürlüklerinin arttığını ifade etti.
Kavlak, buna bağlı olarak vatandaşlar ile mültecilerin ortak alanları kullanma süreçlerinde ortaya çıkan farklılıklar nedeniyle yabancı düşmanlığı ve ayrımcılığı teşvik edici birçok söylem ile karşılaşıldığını belirtti.
Negatif tutumun özünde “mülteci” kavramının içeriğinin yanlış tanımlanması ve yorumlanması, sığınma talebi ile Türkiye’ye gelen kişilerin neden geldiklerinin ve her birinin birer insan olduğunun unutulmuş olmasının bulunduğunu vurgulayan Kavlak, şu değerlendirmede bulundu:
“Mülteci demek, suçlu, yoksul, eğitimsiz, işe yaramaz insan demek değildir. Mülteciler yalnızca bohçalarını toplayıp gelen insanlar değildir. Mülteci olmak, çarşıya, pazara gitmemek, bulunduğu yerden hareket etmemek, sokaklarda dolaşmamak, toplu taşıma araçlarını kullanmamak, müzik dinlememek, sinemaya, tiyatroya gitmemek, restoranda yemek yememek, güneş görmemek veya ıslanmamak demek değildir. Mülteci olmak sadece bir bitki gibi nefes alıp vermek değildir. Elbette ki mülteci olmak, sığındıkları ülkenin kamu düzenini olumsuz durumda etkileyecek hareketleri yapma serbestisi edinmek de değildir.”
“MÜLTECİLER DE YÜKÜMLÜLÜKLERİNİ BİLMELİ”
Geçici koruma amacıyla Türkiye’ye gelen yabancıların, kanunlara ve idari gerekliliklere uymakla yükümlü olduklarını, aksine hareket edenler hakkında gerekli adli işlemler ile idari yaptırımların uygulandığını anlatan Kavlak, herkesin kurallara uyması gerektiğini söyledi.
Kurallara uyulmasını sağlama ile haklar ve sosyal olanaklardan kişileri mahrum bırakmanın karıştırılmaması gerektiğini vurgulayan Kavlak, şunları belirtti:
“Belediyeler açısından, sunulan hizmetlerin hedef kitlesi, sorumluluk sahasında bulunanların tamamı olarak değerlendirilmektedir. Sunulan hizmetin gereği yerel yönetim sınırları içerisinden geçenler dahi hizmet alan konumunda olmaktadır. Bu bağlamda mültecilerin hizmet sunumu kapsamı dışında tutulması mümkün görünmemektedir. Yerel yönetimlere ilişkin hukuki düzenlemelerden ve iltica mevzuatında yerel yönetimlere yapılan atıflardan hareketle Suriyeli mülteciler konusunda yerel yönetimlerin sorumluluğunu bu şekilde tartışmak mümkündür.”
Yerel yönetimlerin daha bütünleştirici bir rol alması gerektiğine işaret eden Kavlak, “İnsan olarak ırk, dil, din, cinsiyet ayırt etmeksizin, toplumsal alanı paylaşmada herkesin hak sahibi olduğunu, herkesin uyması gereken asgari koşulları göz önüne alarak hareket etmesi gerektiğini ve mültecilerin de yükümlülükleri olduğunu bilmeleri gerektiğini, sosyal uyum programları ile daha etkili bir şekilde kuralları anlatmamız, suçun bireyselliği durumundan hareketle yanlış tutum sergileyen kişilerin yaptıklarının genelleştirilmemesi gerektiğini iyice anlatmamız gerekmektedir.” sözlerine yer verdi.
Antalya’nın Gazipaşa ilçesinde belediye meclisi toplantısında Suriyeli sığınmacıların ilçedeki plajlara alınmamasıyla ilgili teklif, AK Partili ve MHP’li üyelerin ret oyuna karşın oy çokluğuyla kabul edilmiş, karar daha sonra hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle meclise iade edilmişti.