Azerbaycanlı besteci, piyanist, söz yazarı, müzisyen, şarkıcı ve multi-enstrümantalist. Aynı zamanda meslek olarak yapmasa da, kendisi birçok eserleri olan bir ressam. Bundan ilave olarak besteciliğin getirmiş olduğu hem psikolog, hem de felsefeci tarafı olan bir sanatçı. Hayatı 6 Mart 2001 senesinde Azerbaycan / Bakü’de dünyaya geldi. Babası marangoz, annesi ise anaokulu öğretmeni. Yaşadığı ve…
Azerbaycanlı besteci, piyanist, söz yazarı, müzisyen, şarkıcı ve multi-enstrümantalist. Aynı zamanda meslek olarak yapmasa da, kendisi birçok eserleri olan bir ressam. Bundan ilave olarak besteciliğin getirmiş olduğu hem psikolog, hem de felsefeci tarafı olan bir sanatçı.
Hayatı
6 Mart 2001 senesinde Azerbaycan / Bakü’de dünyaya geldi. Babası marangoz, annesi ise anaokulu öğretmeni. Yaşadığı ve büyüdüğü toprakların ve coğrafyanın müziğinin değerli, özel ve zengin olması, aynı zamanda müzik dünyasındaki yeri çok önemlidir. Özellikle de ses (tınıları ve yetenekleri) konusunda yeri tartışılmaz bir konudur. Coğrafyanın bu özelliklerinin Terlan Mirzeyev’in müziğine ve sesine doğuştan beri çok büyük katkıları olmuştur. Ailesinde müzik kariyeri yapan biri olmasa da, evlerinde her zaman bir piyano olmuştur. Azerbaycan, halk müzikleri ile tanınan bir ülke olduğu için, Terlan Mirzeyev de bu ve yanı sıra klasik ve caz müzikleri ile büyümüştür.
Müzik hayatına ilk adımları (Hikayesi)
“Çocuklukta müzik çok dinlerdim ama bir ilgim yoktu. Tek derdim, okuldan hemen eve gelerek dışarı çıkıp top oynamaktı.” der. 7 yaşındayken ders sırasında, müzik okulundan hocalar gelir ve müzik okuluna başvuruların açıldığı haberini verirler. İşte o gün, hayatındaki dönüm noktası olur. Hemen eve gelir ve “Anne!, müzik okuluna yazdır beni” der. Garip bir mutluluk, heves ve göz parlaması var ama müzikle ilgili hiçbir şey bilmiyormuş o zamanlar.
Terlan’ı müzik okulundan test amaçlı mülakata çağırıyorlar. Annesiyle okula gidiyor ve okulun karşısında yüzlerce çocuk görüyor. Herkes sırayla giriyor çıkıyor ve bazıları gülümseyerek, bazıları ise gözleri dolmuş bir şekilde çıkıyor. Birçok çocuğun mülakatı da 20-25 dakika sürüyordu. Sıra Terlan’a geliyor. E tabii ki bir korku, heyecan, endişe var. Mülakata giriyor ve test edildikten (ritim duygusu, müzik kulağı, ses genişliği ve.b gibi) 5 dakika sonra çıkıyor. Herkes şok oluyor ve kendisi de ne olduğunu anlamıyor tabii. “Annem kapıda bekliyordu. Bakıyor bana, ne oldu?. Neden erken çıktın?” diye soruyor. Terlan da, “Bilmiyorum test ettiler ve çıkabilirsin dediler” diyor. Gidiyorlar ve birkaç gün sonra okulu kazandığı haberi geliyor.
Dediğimiz gibi eğitimini garmon üzerine alıyor. İlk başta piyano eğitimi almak istemiş ama kendisine piyanonun 7 yıllık eğitim süreci var demişler ve Terlan da çok uzun olduğu için istememiş. Sonrasında müzik hocası, “Sen garmon öğren sonrasında piyanoyu zaten rahat çalabileceksin demiş”. Böylelikle eğitimine başlamış. Eğitimi döneminde hocaları Terlan Mirzeyev’i çok beğeniyorlar ve müziğe dair özel kabiliyetinin ve üst düzey bir müzik kulağının olduğunu söylüyorlar. Ayrıca, mutlak kulağa (absolute ear) sahip olduğunu fark etmişler ama Terlan Mirzeyev mutlak kulak mevzusunun çok yayılmamasını ve bu konunun hiçbir yerde açılmamasını istemiş. Çünkü o bu özelliği ile tanınmak istemiyordu. Hayali ve isteği, sadece müziği ve sanatıyla ön planda olmaktı.
Terlan Mirzeyev “Mutlak Kulak” kavramının birçok insan tarafından yanlış tanımlandığını söylüyor ve kendisi böyle nitelendiriyor:
“Absolute kulak, yani mutlak işitme sanılanın aksine, duyduğu her sesin hangi nota olduğunu bilmek değil. Sadece sesleri çok hassas bir şekilde duyarsınız. Kısaca, “Yüksek Hassasiyetli Ses Duyumu’dur.”
Eğitiminin ilk yılında garmon’u aslında sevmediğini anlamış ama ailesi ve hocasının telkinleri ve baskıları ile eğitimini tamamlıyor ve 13 yaşında müzik okulunu bitiriyor. Sonrasında, “Garmon benim müzik enstrümanım değilmiş. Haz alamıyordum. Piyanoya geçme kararı aldım ve dedim ki, “Evet, işte benim enstrümanım bu. Kendimi buldum resmen.”-der. İlk yıllarında müzik okulunu hiç sevmiyordu. Müzik aşkı ve tutkusu sonradan başladı.
Müzik okulunda birçok enstrümanı çalma imkanı olduğu için her müzik aletinin sesini deneyerek beynine yazıyordu. Sevdiği enstrümanları çalarak, böyle böyle multi-enstrümantalist oluyor aslında. Ana enstrümanı piyano olmasına rağmen bunun yanında (gitar, garmon, akordeon, synthesizer, davul, trompet, mandolin, melodika, klavsen, ksilofon, nağara, tef, orkestra çanı, org ve.b) diğer çeşitli enstrümanlar da çalıyor.
En büyük hayallerimden biri “Yaylılar ailesini profesyonel bir şekilde çalabilmek. Özellikle de viyoladır…”.
Eğitimi ve Müzik Kariyeri
Çocukluğundan beri müzik ile ilgilenen Terlan Mirzeyev, 8 yaşında (2009) Seid Rüstemov adına müzik okulunu kazanıyor. Garmon enstrümanı üzerine aldığı 5 yıllık müzik eğitimi süresinde vokal eğitimi de görüyor. 13 yaşındayken (2014) müzik okulunu bitiriyor ve sonrasında 3 yıl içerisinde piyano çalarak kendini geliştiriyor. 16 yaşında “Life Goes On” isimli ilk tekli piyano eserini besteliyor ama bu bestesini 2 yıl sonra, yani 18 Şubat 2019 senesinde yayımlıyor. Bunun sebebini ise böyle açıklıyor:
“İlk bestemi 2 yıl sonra paylaştım çünkü bu zaman içerisinde besteciliği tam olarak anlamaya çalışıyordum. Kendimi, beynimdeki sesleri, duyguları ve hisleri kontrol etmeyi öğrendim. Psikoloji ve Felsefe üzerine kendimi derinlemesine geliştirmem gerekiyordu”.
Farklı enstrümanlar denemeyi seven Terlan, 18 yaşındayken radikal bir kararla “klasik gitar” alıyor ve enstrüman kütüphanesine gitarı da ekliyor.
Çocuklukta bir mühendislik hayali olduğu için üniversite eğitimini Azerbaycan Devlet Petrol ve Sanayi Üniversitesi’nde, (2018) “Enerji Cihazlarının Mühendisliği” bölümünü kazanarak devam ettirdi.
Terlan Mirzeyev sadece müzikle kalmıyor, sanatın diğer dallarıyla da ilgileniyor. 2017 senesinde 2 yıl boyunca “Ressamlık” dersleri aldıktan sonra eserlerini sergilere çıkarmıştır. Daha sonrasında Felsefe ve Yazarlığa da büyük ilgisi olmuştur. Söz yazarlığı da buradan geliyor. Psikolojiyi öğrenme sebebini ise şöyle açıklıyor:
“Bir beste teorik olarak melodilerden, melodiler ise notalardan oluşuyor. Benim gözümde ise bir beste duygu ve hislerden oluşuyor. Bu çok önemli bir unsur ama bunlardan daha önemli olan bir şey var. Bu da dinleyicilerin duyguları ve hisleridir…”
Besteciliği Keşfetmesi
13 yaşında müzik okulunu bitirdikten sonra 3 yıl boyunca evde kendi başına piyano çalmayı öğrenerek daha da geliştirdi. 16 yaşında hayatının ikinci mucizesini yaşıyor. Besteci olduğunu öğreniyor, daha doğrusu keşfediyor. “Bir gün evde oturduğum an sanki beynimde bir kapı açıldı ve sesler akmaya başladı” diyor. O an ne olduğunu anlamıyor. Günler boyunca geceler uyuyamıyor. Deli olacak seviyeye geliyor seslerden dolayı ve korkmaya başlıyor. İnternette araştırıyor ve bir yerde “besteci” sözü ile karşılaşıyor. Bestecilikle ilk tanıştığı an, o an olmuştu. Besteciliğin ne olduğunu bile bilmiyordu. Bestecilerin röportajlarını, konuşmalarını dinliyor. Sonunda bestecilerin böyle bir şey yaşadığını ve besteciliğin Tanrı tarafından bahşedilen bir kabiliyet olduğunu öğreniyor…
Bundan sonra 16 yaşında ilk bestesini yapıyor ve ilk deneyimini böyle anlatıyor:
“İlk bestemi yazıp Youtube üzerinden paylaştıktan sonra bir kaç gün geçti ve yabancı ülkeden, yabancı bir kadın, böyle bir yorum yaptı video altında. O yorum hâlâ orada…”
Yorum bu: “Thank you for your music. I like it. (That was my dream to play the piano. But never I learned this and I have only an old piano, which is not ok. ) How long did you play the piano?”
Ben de teşekkür ettim ve arkasından aynı dinleyici tarafından ikinci bir yorum daha gelir.
“Thank you for your fast answer and your wise for me. I’m enjoy about this. So. I will waiting for your next composition. I put your song to my favourite song. I wish you all the best. God bless you”
Bu yorumu okuduktan sonra öyle bir duygulandım ki anlatamam. 16 yaşında bir çocuk küçücük bir odasında oturmuş, besteciliğin “B” sini bile bilmiyor ve bir beste yapıyor kendince ve bunu paylaşıyor. O odada oturarak yazdığı bir besteyle, dünyanın belki de diğer ucunda yaşayan, hiçbir zaman görüp tanımadığı birinin kalbine, ruhuna dokunuyor… O an, her ne olursa olsun ben bu işin hakkını vererek yapacağım ve bırakmayacağım dedim. Yaptım da. Besteci olarak doğdum ve Tanrı bu kabiliyeti benden almadığı sürece bu yolda devam edeceğim .” diyor.
Düşünce ve Görüşleri
Kendisi besteciliğin çok zorlu bir yol olduğunu söylüyor. Hayatından bazı şeyleri feda etmeni gerektiriyor ve büyük bedeller ödemeye mecbur bırakıyor. Besteciliğin bir iş veya meslek olarak nitelendirilmesini doğru bulmuyor. Çünkü meslek kazanılan bir şey ama bunu kazanamasın. Bu yüzden Terlan Mirzeyev, müzik okulunu bitirdikten sonra hocası ona konservatuar sınavlarına girmesini teklif ediyor ama o nazik bir şekilde düşüncesini bildirerek bu teklifi reddediyor. Bu düşüncesinde, sınavlara karşı olduğunu ve çok gereksiz olduğunu düşündüğünü bildiriyor hocasına. Bir insanın kabiliyetinin ve yeteneğinin, orada oturmuş birkaç jüri tarafından değerlendirilerek geleceğinin onların vicdanına ve kararına bırakılmasına göz yumamıyordu.
“Bir insan yetenekliyse, yeteneklidir. Bitmiştir ve bu tartışılmaz bir konudur. Bir insanın yeteneklerinin diğer insanlar tarafından değerlendirilmesini, ilk önce onun yeteneğine, sonra ise kişinin şahsına karşı yapılmış büyük bir saygısızlık” olarak görüyor.
Konservatuarlardaki “Bestecilik” bölümlerinde ise gençlere “Sadece beste yapmayı öğretiyorlar, besteci olmayı değil…” ve ekliyor:
”Çünkü bestecilik sadece beste yapmak değil, aynı zamanda, insanları tanımaktır… Duyguları bilmek, anlamak, hissetmek ve kontrol etmektir… Doğayı anlamaktır… Renkleri görmek ve havada uçan sesleri duymaktır… Dinlemektir… Hayatı anlamaya çalışmaktır… Bunun için ise psikolojiyi, felsefeyi, sanatı ve bilimi anlamanız gerekir…”
Postmodernizm sanatıyla Terlan Mirzeyev, müziğinde deneyselliğe, minimalizme ve çağdaşlığa yer veriyor.
Çalışmalar (Beste ve Albümleri)
Bunların yanı sıra birçok dizi müziklerini, sevdiği sanatçılardan bazı şarkıları ve türküleri kendi yorumuyla ve sesiyle coverladı.
Diskografi
Albümler:
(2020) “Life”
(2020) “Horror”
(2019-2020 ) “Adam ve Dünya”
(2021) “The End”
Single’lar:
(2017-2019) “Life Goes On”
(2020) “Rhythm”
(2020) “Dance of the Wind”
(2020) “Silence of Loneliness”
(2020) “Invisibles”
(2020) “Collapse”
(2020) “Rising”
(2020) “Happiness”
(2020) “Recession”
(2020) “The Last Night”
(2020) “Hypnosis”
(2021) “Kızıl Saçlı Kızın Rüyası”
(2021) “ALL”
Terlan Mirzeyev Hakkında:
Müzik Stili:
Minimalist Müzik, Çağdaş-Klasik Müzik, Deneysel Müzik, Bağımsız (İndie) Müzik, Alternatif Müzik, Newage Müzik, NeoKlasik Müzik, Çağdaş Müzik.
Meslekleri:
Besteci, Piyanist, Söz yazarı, Müzisyen, Multi-Enstrümantalist, Şarkıcı, Prodüktör, Aranjör, Yazar
Çaldığı enstrümanlar:
Piyano, Gitar, Garmon, Akordeon, Synthesizer, Davul, Trompet, Mandolin, Melodika, Klavsen, Ksilofon, Nağara, Tef, Orkestra çanı, Org ve diğer çeşitli enstrümanlar.
Sanatçının resmi web sitesi: https://terlanmirzeyev.com/
Sosyal medya hesapları:
İnstagram: https://www.instagram.com/terlanmirzeyevv/
Facebook: https://www.facebook.com/terlanmirzeyevv/
Twitter: https://twitter.com/terlanmirzeyevv/
Youtube: https://www.youtube.com/TerlanMirzeyev
Spotify: https://spoti.fi/3GYv8ce
Apple Music/İTunes: https://apple.co/3e7EOof
IMDb: https://www.imdb.com/name/nm12629475/
